Merhaba degerli arkadaslar,bugun benim siklikla kose yazilarini takib ettigim bir yazarin cok begendigim yazisini sizinle paylasmak istedim.Umarim zevkle okursunuz.
Mahallî seçimler yaklaştıkça. Ülke bir genel seçim havasına dönüştü. Esasen mahallî seçimler, her sistemde genel siyasetin nabzının yoklandığı fidelikler mahiyetindedir.
***
‘Siyaset’ kelimesinin ‘at bakım ve terbiyesi’ ile meşgul olanlar için kullanılan ‘seyis’ kelimesiyle aynı kökten ve insan toplumunun idare edilmesi san’at ve hüneri mânâsına da geldiği söylenir. Bu izah ‘siyaset’in işleyişine bakıldığında da yanlış sayılmaz. Bazıları, siyasetle politika arasında derin fark vardır, birinden nûr akar, ötekinden kir gibi ilk planda bazılarına hoş gelen sözler ederler. Ancak, politika kelimesi de gerçekte, eski yunancada devlet yönetme san’atı mânâsına gelir.
Siyaset, genelde, devletle birlikte düşünülmüştür. Doğrudur, devletin olduğu yerde siyasetin olmadığı düşünülemez. Ama hattâ kardeş bile olsalar iki kişinin birbiriyle olan ilişkisinde bile, gizli-açık, ifade edilmiş veya edilmemiş şekilde bir siyasî tavır daima vardır.
Bu bakımdan, ‘Benim siyasetle işim olmaz’ diyenin tavrı da, bir siyasî tavırdır.
***
Hz. Ali- Muaviye ihtilafları sırasında, bazıları
Hz. Ali’ye, rakibine nisbetle ‘siyaset bilmediği’ gibi eleştiriler yapınca, Hz. Ali’nin, ‘Eğer siyasetten maksat, entrika çevirmek ise Allah korkusu taşımasaydım, entrika çevirmekte benimle kimse yarışamazdı, ama ne yapayım’ dediği rivayet olunur. Sahabe’nin büyüklerinden Ammâr bin Yâsir’in Hz. Ali’nin safında savaşırken ‘şehîd’ edilmesi üzerine; Hz. Ali’ye karşı savaşanların, ‘Ammâr’ı, savaş meydanına biz mi getirdik, kim getirdiyse, onun kaatili odur’ diye bir siyaset izleyerek kendilerini temize çıkarma çabaları da ibretliktir.
Hz. Ali’ye, rakibine nisbetle ‘siyaset bilmediği’ gibi eleştiriler yapınca, Hz. Ali’nin, ‘Eğer siyasetten maksat, entrika çevirmek ise Allah korkusu taşımasaydım, entrika çevirmekte benimle kimse yarışamazdı, ama ne yapayım’ dediği rivayet olunur. Sahabe’nin büyüklerinden Ammâr bin Yâsir’in Hz. Ali’nin safında savaşırken ‘şehîd’ edilmesi üzerine; Hz. Ali’ye karşı savaşanların, ‘Ammâr’ı, savaş meydanına biz mi getirdik, kim getirdiyse, onun kaatili odur’ diye bir siyaset izleyerek kendilerini temize çıkarma çabaları da ibretliktir.
Yani, Müslümanların siyasetleri de asırlar boyunca, yazık ki, hiç de yüz akı teşkil edecek durumda değildir. Ayrıca, Osmanlı tarihini anlatan eserlere baktığımızda da, savaşlar anlatılırken, ‘Bugün yaman siyaset oldu’ gibi bir ibareye rastlanırsa, anlaşılır ki, o gün bedenlerden çok kelleler uçurulmuştur.
Bu açıdan denilebilir ki,‘siyaset bu kadar çok yönlü mânâ ve uygulamaları olan bir kavramdır.
***
Bu arada, bütün dünyada en ünlü bir entrika uzmanı olarak anılan Niccolo Machiavelli’nin türkçeye Prens /Hükümdar gibi isimlerle çevrilmiş olan eseri de, yöneticilere, iktidarlarını sürdürebilmeleri için neler yapmaları gerektiğine dair yığınla tavsiyelerle doludur. Bu gibi eserler siyasette ahlâkî sınırları zorlamanın gayet tabiî karşılanması gerektiğini telkın eder. Ama, o gibi tavsiyeler, Mâverdî’nin ‘Âhkâm-us’Sultâniye..’ isimli eserinde, kezâ, ünlü Selçuklu Veziri ‘Nizâm-ul’Mülk’ün ‘Siyasetnâme’sinde de vardır.
Osmanlı Sarayı’nda, hattâ aynı ailenin fertleri arasında oynanan korkunç siyaset entrikaları ve işlenen cinayetler de, 1923’den sonra geliştirilen ve ‘Yeni bir rejim kurulurken.. olur o kadarca’ diye mâzur gösterilmeye çalışılan korkunç entrikalar ve cinayetlerden daha geride kalmayacak derecededir.
Biz Müslümanlar geçmişteki kötü örneklere değil, kesin doğru olduğuna inandığımız kendi aslî değerlerimize samimiyetle bağlı olduklarına inandığımız kimselere destek vererek siyaset yapmak zorundayız.
OZAN ÂRİF (Şirin) İÇİN:
Halkımız içinde yaşayan ozanlık geleneğinin belki de en ilginç örneklerindendi. Son derece zengin ve renkli şiirleri vardı. Ancaak, o ozanlık gücünü genelde yalnızca bir siyasî- ideolojik çizginin emrinde kullanmış ve kendisini sınırlamıştı. Almanya’da, bir-iki kez bir arada olmuş ve farklı kulvarlarda olduğumuz için sadece selamlaşmakla yetinmiştik.
12 Eylûl 1980 Darbesi’nden sonra gördüğü işkenceleri anlattığı şiirindeki, ‘İtiraf edeceğim savcı bey, / Atatürk’ü de ben öldürdüm’ gibi mısraları ironik olduğu kadar, düşündürücüydü de.
Dün vefat etmiş. Ebedî yolculuğunda hayırlar diliyorum. www.star.comtr gazetisinde selahaddin E.cakirgile ayittir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder